Kıbrıs’ın zengin florasında doğal olarak yetişen yenilebilir otlar, tarihsel, kültürel ve besleyici değerleriyle 3. Uluslararası Tıp Öğrenci Kongresi Habitat Cyprus 2025’te öne çıktı. Gavcar mantarından ayrelliye, hostezden marahoya kadar pek çok yerel ot, sadece sofralara değil, sürdürülebilir bir geleceğe de katkı sunan doğal hazineler olarak değerlendirildi.
Yakın Doğu Üniversitesi’nde düzenlenen 3. Uluslararası Tıp Öğrenci Kongresi “Habitat Cyprus 2025” kapsamında gerçekleştirilen “Sürdürülebilir Beslenme: Ovadan Mutfağa” oturumunda; sağlık, çevre ve sürdürülebilirlik temalarını disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alınarak doğa ile insan sağlığı arasındaki ilişkiye farklı bir bakış sunuldu.
Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Hoca ve Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nesrin M. Bahçelerli’nin moderatörlüğünde gerçekleşen oturum, sürdürülebilir beslenme yaklaşımına bilimsel bir çerçeve kazandırdı. Oturumda; Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adile Öniz Özgören, Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden Uzm. Dyt. Burçin Karavelioğlu ve Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Uzm. Aysun Yılmabaşar birer sunum yaptı.
Sürdürülebilir gıda üretimi, çevresel etkiler ve beslenme alışkanlıklarının dönüşümü gibi konuların ele alındığı oturumda, bireysel tercihler kadar üretimden tüketime kadar olan sistemin de doğa dostu bir anlayışla yeniden kurgulanması gerektiğine dikkat çekildi.
Tadım yapıldı, deneyimsel öğrenme ortamı sunuldu!
Oturumun ardından, Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü iş birliği ile yapılan ve katılımcıların büyük ilgisini çeken ‘tadım sunumu’ gerçekleştirildi. Fildişi, fındık, badem, ay çekirdeği, çam fıstığı ve chia tohumundan oluşan fit bar, nohutlu karabuğday köftesi, sorgum unlu yumurtaotlu ot şöleni, enginar püreli glutensiz unlu krep ile kara buğdaylı ıspanaklı ot şöleni ürünlerinin tadımı yapıldı. Ayrıca, geleceğe yönelik sürdürülebilir beslenme için deneysel olarak filizlendirilerek (çimlendirme) gıda yapısının olumlu değişimi ile yararlanımı arttırılmış nohut, mercimek, maş fasulyesi ve siyah fasulye ile yapılmış lezzetli ve bir o kadar da sağlıklı salatalar sunuldu. Tadım sunumunda; sürdürülebilir beslenmede yerel üretimin önemine ve ileriye dönük koruyucu önlemlerin neler olabileceğine, gıda atığının olmamasına dair farkındalık yaratılması amaçlandı. Doğayla uyumlu üretim süreçlerinin sofraya yansıyan lezzeti, deneyimsel bir öğrenme ortamı oluşturdu.
Beslenme sistemleri yalnızca sağlığa değil, gezegenin geleceğine de hizmet etmeli!
Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adile Öniz Özgören, “Beslenmede Sürdürülebilirlik ve Kalkınma Amaçları” başlıklı sunumunda, günümüzde beslenmenin yalnızca bireysel sağlık değil, çevresel ve toplumsal etkiler açısından da değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. “Sürdürülebilir bir beslenme modeli oluşturulmadan sağlıklı bir gelecek inşa edilemez” diyen Prof. Dr. Özgören, bireylerin yaptığı tercihler kadar, üretimden tüketime kadar olan tüm sistemin dönüşümünün de önem taşıdığını ifade etti. Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na da atıf yapan Prof. Dr. Özgören, “Gıda üretim zincirinin çevreye olan etkisi göz ardı edilmemeli; bu süreçte enerji tüketimi, su kullanımı ve karbon ayak izi gibi unsurlar dikkate alınmalı” şeklinde konuştu. Bugünden geleceğe yönelik sürdürülebilir beslenme modellerinin ve yenilikçi tarım modellerinin oluşturulması ve örnekleri gibi konulara dikkat çekti. Beslenme sistemlerinin yalnızca sağlığa değil, gezegenin geleceğine de hizmet etmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Özgören, bu konunun sağlık profesyonelleri tarafından da sahiplenilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Çimlendirilmiş ürünler, ekonomik ve sağlıklı bir seçenek!
Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden Uzm. Dyt. Burçin Karavelioğlu, “Sağlıklı Beslenme Işığında Yeni Bakış: Çimlendirmenin Etkisi” başlıklı sunumunda, çimlendirme sürecinin besin değerini artıran ve çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlayan bir yöntem olduğuna dikkat çekti. “Çimlendirme, tohumların uygun koşullarda bekletilerek içerdikleri karbonhidrat, protein ve yağların parçalanması sürecidir” diyen Uzm. Dyt. Karavelioğlu, “Bu süreçte özellikle enzimlerin etkisiyle tohumların biyoyararlılığı, sindirilebilirliği ve antioksidan içeriği artar” ifadelerini kullandı. Ayrıca çimlenmiş tohumların vücudu zararlı maddelere karşı koruyucu etkisinin arttığını belirten Uzm. Dyt. Karavelioğlu, “Tohumlarda C vitamini, folik asit ve kansere karşı koruyucu potansiyel yarar sunan antioksidanlarda artar; bu da çimlendirmenin sağlık açısından değerini gösterir” dedi. Uzm. Dyt. Karavelioğlu, çimlendirilmiş ürünlerin ekonomik ve sağlıklı bir seçenek sunduğunu da sözlerine ekledi.
Kıbrıs’ta doğada yetişen yenilebilir otların kullanımı ele alındı!
Turizm Fakültesi Öğretim Görevlisi Uzm. Aysun Yılmabaşar ise “Gelecekte Bizi Ne Kurtarır? Ova Doyurur mu?” başlıklı sunumunda Kıbrıs Mutfak kültüründe yenilebilir otların kullanımını ele aldı. Yılmabaşar, Kıbrıs’ın zengin florasında doğal olarak yetişen yenilebilir otların, mutfak kültüründeki tarihsel ve besinsel değerleri kapsamlı şekilde sundu. Bu otların doğal ortamlarında insan müdahalesi olmaksızın yetiştiğinin altını çizen Yılmabaşar, uygun mevsimde, olgunlaştığı zaman, uygun yöntemlerle toplanarak mutfaklarda değerlendirildiğini söyledi. Otların sadece birer gıda olmadığını ifade eden Yılmabaşar, yöresel mutfağın kimliğini ve hafızasını da taşıyan unsurlar olduğunu vurguladı. Yılmabaşar, Kıbrıs’ta özellikle kış aylarında toplanan bu otların, bazılarının yumurta ile pişirilerek ana yemek haline geldiğini, bazılarının ise çorba, salata, turşu ya da çay olarak sofralara girdiğini söyledi. “Gavcar mantarı, hostez, maraho, ayrelli, yaban enginarı gibi otların” besleyici değerine dikkat çeken Yılmabaşar, “Bu otlar diyet posası, potasyum, C vitamini ve demir gibi mikro bileşenler açısından çok zengindir” dedi. Yılmabaşar, sunumunda; gastronomi turizmine katkı sağlamak ve kültürel mirası belgelemek adına bu otlara dair ürün odaklı akademik çalışmaların artırılması gerektiğine dikkat çekti.